15 Ağustos 2009 Cumartesi

İlk Dans,İlk Heyecan

Belediye Konservatuvarı'nın dans kursu afişini gördüğümde duyduğum heyecanı,dansı oynamak ve eğlence aracı olarak gören değil de,sanatı yaşanmışlığın hissettirdiklerini ehlileşmiş ve estetik bir şekilde ifadesi olarak bilenler anlayabilir ancak.
İnsan içinde bulunduğu ortamda yıllarca gerçekleştiremediği özlemini tatmin edebileceği bir fırsata inanası bile gelmiyor o kadar süre umutsuzca bekledikten sonra.
O kadar hevesliydim ki dans etmeye afişin asıldığı ilk gün olsa gerek,bırakın benden önce kayıt yaptıranı,verilen kayıt adresi olan Kültür İşleri Müdürlüğü görevlilerinin bile haberi yoktu dans kursu kayıtlarından daha ki geçici listeye kaydettiler adımı.
Kırk yaşından sonra kolay olmadı gençlerin arasında seçmelere katılmak cesaretimi toplayıp da.Hatta dış kapıdan döndüm önce seçmelerin yapıldığı gün.Sonra pişman olmamak için de yetkililerle konuşmaya karar verdim yaş kıstaslarının olup-olmadığı konusunda.
Sonuçlar açıklanıncaya kadar heyecanım hiç bitmedi.Dans kursuna seçildiğimi öğrendiğim gün sanki üniversite sınavlarını kazanmışcasına çok sevindim.Kurs için başvuran beşyüz kişinin arasında seçilmenin mutluluğu kadar şehrimizde dansa bu kadar ilginin olması da ayrıca gururlandırdı beni.
Haftada iki saat olan kurs gösteri grubuna katılmamla hemen-hemen hergün konservatuvara gelmeme vesile oldu.
Bir ay gibi kısa bir sürede her yaş ve kategoride olmak üzere bir saatten fazla süren bir gösteri hazırlandı ve açık hava tiyatrosunda beklenmedik bir kalabalık ve ilgiyle karşılandı başarıyla sunulan gösteri.
Daha bir-iki ay önce kurs heyecanı yaşarken kırk yaşından sonra gençlerin arasında Denizli'mizde bir ilk olan Modern Dans Gösterisine çıkmıştım.
İlk gösteriyi izlemeye gelenlerin arasında içinde dans aşkı olanlara da bir cesaret ve fırsat kaynağı olmuştu ilk sunumumuz.
Yaz dönemi kursları da başladı akabinde ara vermeden büyük bir şevkle.İkinci gösteri için planlar bile yapılmaya başlamıştı.
Birden dans kurslarının sona erdiğini öğrendik.
Bize verilen imkanların kaynağını ancak kaybetme noktasında sorgulamaya başlıyorduk.Üzümünü yiyip bağını sormuyorduk yani.Öğretmenimiz Cennet Çetin'di ve dans ediyorduk.Hiç bu rüyanın biteceğini aklımıza bile getirimiyorduk.
Oysa Denizli Belediye Konservatuvarı'ndaki dans kursu,talebe karşı verilen arz aktivitesi değil de çocukluğundan beri içinde dans etme arzusu olan,geçmiş dönemlerde ve de hiçbir zaman Belediye konservatuvarı'nda dans eğitimi olmadığı için şehir dışında dans öğrenip ve öğrendiklerini karşılıksız hemşerileriyle paylaşmak için verdiği mücadelenin bir ürünüymüş Cennet Çetin'in.
Denizli Belediye Konservatuvarı'nda dans kadrosunun olmamasının nasıl mantıklı bir açıklaması olabilir acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder